16.01.2012

İTÜ'ye Mezun Bakış Açısı

Merhaba arkadaşlar;

Bir önceki yazımda bahsettiğim yazma sırasını biraz bozacağımı belirtmek isterim. Öncelikle C# üzerine olan USB ile iletişim konusuna değineceğim. Ama öncelikle bu vakit zarfında başıma gelen olayları anlatayım.

İlişkimizin ne zaman koptuğunu tam hatırlamıyorum ama bu süre zarfında ilginç olan olaylardan biri Lisans eğitimimi bitirmem oldu. Lisans hayatımda İTÜ de bir çok değişik şey gördüm. Bugünkü konumuz bunlardan bahsetmek ve mezun olduğum okul hakkında eleştiride bulunmak.



İTÜ de lisans hayatıma başlamadan önce ilginç bir olay dizisi ile bir sene kadar Bilkent'te okudum. Orada çok okudum diyemem ama ortamı ve eğitim sistemini biraz gördüm. Bu bağlamda karşılaştırıldığı vakit İTÜ bence daha kaliteli bir eğitim yurdu. Tabi İTÜ nün İstanbulda olmasının bende hissettirdiği bir duyguda olabilir bu orasını bilemem.

Öncelikle belirtmeliyim ki aslında İTÜ bir mühendislik okulu gibi görünse bile eğitim sistemi açısından dünyadaki rakipleri ile karşılaştırıldığında aslında mühendislikten çok sanki bölüm eğitimi veriliyormuş gibi. Ben eğitim hayatımda hocalarımın isteği ya da dersin gereği olarak elime devre elemanın değdiği -laboratuvar dersleri dışında- bir ders göremedim. Laboratuvar dersleri de bence içerik olarak yetersiz kalıyordu. Daha çok uygulama yapmaya hatta öğrencileri tasarlamaya zorlamalı. Derste sadece föydeki devreleri bord üzerine kuruyorsun ve bir iki ölçüm yapıyorsun o kadar. Konuyu kavramada belki faydalı ama geliştirmede yeterli değil.

Benim en çok dertlendiğim nokta ise okuduğum bölümün alt dallarından biri olan ve benim kendime en uygun bulduğum alan olan gömülü sistemler konusunda okulda yeterli eğitim verilmiyor oluşuydu. Sadece gömülü sistemler konusunda değil genel anlamda sayısal elektronik konusunda anlamlı bir eğitim olmamakla birlikte son sınıfta seçebileceğiniz ders yoktu. Bu konuda çalışmak isteyen arkadaşların yaptığıysa kendi kendine gelişim sağlamak oluyordu ister istemez.

Birde havuz sistemine değinmek isterim. Her bölümün aldığı ortak mühendislik dersleri ortak bir değerlendirmeden geçiyor. Ders seçiminde ve notlandırmada herkes aynı sınıfın öğrencisiymiş gibi davranılıyor. Buda ister istemez farklı bölümlerin aynı yaklaşımlar üzerinden ders görmesine sebep oluyor. Ayrıca ister istemez bölümler arasında öğrencilerin başarı oranları farklı oluyor. Buda genel başarı düzeyini ölçmeyi hedefleyen bir sistemde daha çok zorlanması gereken öğrencileri hiç zorlamadan derslerden geçmesine sebebiyet veriyor. Daha rahat olabilecek bölümlerde ister istemez mağdur oluyor ve eğitim hayatlarına kötü notlar ile başlıyorlar.

Tabi okulumu böyle anlatınca nefret ediyormuşum gibi gelmiş olabilir ama ben okulumu çok seviyorum. Lisans hayatımda başka hiç bir okulda göremeyeceğim imkanlarım oldu. Bir kere hangi arkadaşıma  (başka üniversiteden aynı bölüm) söylediysem şaşkınlıkla karşıladıkları bir imkanımız vardı: "Bir öğrenci kulübüne ait laboratuvar". Böyle bir imkanın olması ders dışındaki vakitlerde kendinizi bir meşgale ve ilgi alanlarınıza göre çalışmalar yapabilme imkanı veriyor. Ayrıca okulda lisans öğrencilerinin çalışabileceği başlarında önemli hocaların bulunduğu laboratuvarlar da var ki bunlarda mühendisliki açıdan gelişim sağlamak için çok önemli. Zira buralarda hem araştırma hem geliştirme açısından bir çok şirkette yapılmayacak çalışmalar yapabilme imkanınız oluyor.

Tabi benim bahsettiklerim benim dönemim ile ilgili görüşlerimdi. Yüzde yüz İngilizce bölümlerin açılmasıyla fakültemize yeni hocalarımız teşrif etti. Bu süreçte fakültemizde ilginç değişimlerin yaşandığını görür oldum. Yeni eğitim planında Elektronik ve Telekom bölümlerini birleştirerek Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünü tekrardan açmış olması. Programda geniş seçmelerin bulunması, programlama alanında yenilenmiş yaklaşımları ile umut vaat eden ilerlemeler ve benim şuanda hissedemediğim daha bir çok değişim ile çok güzel şeyler oluyor.

Umuyorum ki Elektrik - Elektronik Fakültesi çok kısa zamanda eski günlerine dönecektir.

Görüşmek üzere;

1 yorum:

  1. Sevgili Emin,
    değindiğin konulardan sadece yüzde yüz ingilizce konusunda yorum yapmak isterim.

    Bu gelişme, olumsuz yanları çok ağır basan bir hatadır. Şahsi duygusal bir görüş değil, eğitim ve dil konusu ile ilgimden ötürü net olarak görebiliyorum. Eğitim kalitesi yüzde yüz yabancı dil ile zaman içinde düşecek. İki kere iki dört.

    Akademisyenler, dekanlar, rektörler kendi alanlarında analiz yaparken mühendis gibi davranıyorlar, sağlam adım atıyorlar, eğitim bilimi gibi uzman olmadıkları alanlarda ise karar gerekçeleri gülünecek derecede zayıf. Bunu da duygusal olarak değil yaşam tecrübesi ile aktarıyorum, bir dekana gerekçelerini sormuş birisiyim.

    Yabancı dil öğrenmek önemlidir kesinlikle ama derslerin ingilizce olmasının geçerli gerekçesini bugüne kadar anlatabilen çıkmamıştır. Yabancı dilin araç olarak mesleği kullanmaya ihtiyacı da yoktur, yazıktır, neyi neye kurban ediyoruz... Hasılı, eğitim-öğretim ana dilde yapılır. Çok basit bir gerçektir.

    YanıtlaSil